twitter
    Ne mutlu Türküm diyene!

Steve Francis


1967 yılında San Diego’da NBA macerasına başlayan Rockets takımı kurulduğu günden itibaren yıldız sıkıntısı çekmeyen ender ekiplerden biridir. 1993-94 sezonunda gelen ilk şampiyonluğa kadar kadrosunda Elvin “The Big E” Hayes, kısa boyundan kaynaklanan dezavantajları yüreğiyle kapatan küçük dev adam Calvin Murphy, hem oyunculuk hem de coachluk kariyerinde Houston’la özdeşleşen Rudy Tomjanovich, John Lucas, “karpuzlama” atışlarına rağmen yaklaşık %90 serbest atış yüzdesi tutturan Rick Barry, pota altı canavarı Moses Malone ve süper bir kariyer başlangıcının ardından beklenmedik bir şekilde 4-5 NBA sezonunun ardından basketbolu unutan sorunlu Dev Ralph Sampson gibi çoğu şu an Naismith Hall of Fame’e seçilmiş olan bir çok süper stara sahip olmuştu. Buna rağmen kendilerinden beklenen performansı genelde gösteremeyerek ortalama bir takım olmaktan öteye gidememişlerdi. Hoş NBA’in adeta Magic-Bird düellosu şeklinde geçtiği 80’li yıllarda, önce Moses Malone’un sonra da ikiz kuleler Olajuwon&Sampson liderliğinde iki kez finale çıkmayı başarmışlardı. Belki Bird’lü, Kevin Mc Hale’li ve Robert Parish’li Boston’a kaptırılan şampiyonluklar beklentileri de maksimuma çıkartmıştı çıkartmasına ama Houston taraftarları umulmadık bir şekilde birkaç sezon üst üste playoff’larda unutamayacakları hezimetlere şahit olacaktı. Rockets yönetimi peşi sıra playoff’larda daha ilk turlarda gelen başarısızlıklar ve süpürülmeler karşısında coach Don Chaney’nin ipini çekerek yerine takımın sembol oyuncularından biri olan Rudy Tomjanovich’i getirecekti. 
Oyunculuk kariyerini noktaladıktan sonra önce Houston’da scout’luk sonra da asistan coach’luk yapan Rudy T, herhalde tavında pişerek bu noktaya geldiğinden takıma yeni bir ivme kazandırır. Hakeem’i daha etkin kullanarak onun takımdaki liderliğini güçlendirir bunun sonucunda da daha ilk sezonunda 55-27’lik bir galibiyet oranı yakalar. Tam bu sırada 90’ların başına damgasını vurarak Chicago’nun Three-Peat yapmasında baş rolü oynayan Michael Jordan, babasının öldürülmesinin ardından yaptığı basın toplantısıyla basketbolu bıraktığını açıklar. İşte Houston’ın şampiyonluğunu hazırlayan ortam oluşmuştur. Ligin ikinci en iyi oyuncusu Hakeem ve Coach T bu fırsatı geri tepmez. İlk 24 maçının 22’sini kazanan Rockets, tarihinin en başarılı performansını ortaya koyarak normal sezonu 58 galibiyetle tamamlar. Sonrası ise malûm, Houston playoff’larda kıran kırana geçen serilerin ardından ilk şampiyonluğuna, Olajuwon da play-off MVP ödülüne ulaşır. Sonraki yıl normal sezonda biraz tökezleseler de Portland’ın süper yıldızı ve Hakeem’in Houston Üniversitesi’nden kankası, yüce insan Clyde “The Glide” Drexler’ın takıma katılmasıyla finale ulaşarak Penny Hardaway ve Shaquille O’Neil’ın Orlando’sunu süpürüp bir kez daha şampiyonluğa uzanır ve Jordan’sız yılların keyfini doyasıya yaşar. Bir sene sonra Olajuwan’ın muhteşem performansına rağmen ilk 5’teki 4 oyuncu Olajuwon, Drexler, Sam Cassell ve Robert Horry’nin sakatlıkları playoff performanslarını etkiler ve Houston three-peat hayali kurarken Seattle’a elenmekten kurtulamaz. 1995-96 sezonunun hemen ardından diğer bir efsane -Rodman kadar olmasa da biraz deli olan- Charles Barkley takıma katılınca herkes Rockets’ın şampiyonluk sayısını arttıracağını düşünmeye başlar. Ama unutulan konu Houston’ın gerçek anlamda kaliteli bir oyun kurucudan yoksun olduğudur. Ne Matt Maloney ne de Brent Price bu derecede üst düzey bir takımın sorumluluğunu omuzlayamaz. Bu durumda Drexler sahada mecburi oyun kuruculuk yapmak zorunda kalır. Hatta kimi zaman Barkley’le high post playmaking gibi adlandırabileceğimiz setler oynarlar. Hal böyle olunca Houston, ezeli rakipleri Utah’a sonuna kadar mücadele etmelerine rağmen üst üste iki yıl playoff’larda boyun eğer. (Zaten Utah’da basketbola geri dönen Jordan’lı Chicago’ya yenilmekten kurtulamaz.) Devamında Drexler basketbol oynamayı bırakır ama yerine yine NBA’in gelmiş geçmiş en büyük 50 oyuncusundan biri olan Scottie Pippen getirilir. Vasat geçen bir sezonun ardından iş playoff’lara geldiğinde Pippen fazla varlık gösteremez ve Rockets ilk turda Lakers’a elenmekten kurtulamaz. Pippen’da bu sezonun ardından takımdan ayrılarak kapağı Portland’a atar. Ardından da Barkley basketbolu bırakır, Olajuwan ile anlaşılamaz ve Houston eski gücünü kaybeder.


0 yorum:

Yorum Gönder